26.1.11

Yine de yeşile boyanır sanmıştım dünyayı, kırmızıya boyandı.

Gitmekle kalmak arasında, bir yukarı bir aşağı, bir sağdayım, bir solda.. Elimde eski bir gramofondan kalma küçücük bir parça, onunla ne yapacağımı bilmiyorum, sallayıp duruyorum. Sanıyorum bir gramofon iğnesi bu, plağın yüreğine vurup onu inleten şey bu olsa gerek. Yüreğime vurup beni inleten şeyin varlığını sorguluyorum, bir yukarı bir aşağı, bir soldayım bir sağda..
Küçücük bir evim var, kocaman pencereli. Tek başımayım bu evde, yalnız. Bir mavi leğenim var, plastik; çamaşırlarımı yıkamak için kullanıyorum. Bir ufak yatağım var, üstünde kış renkli bir çarşaf, bir yastık bir yorgan. Altında iki çekmecesiyle bir dolabım var, çekmecelerde çoraplarım filan, dolaptaysa iki pantolon iki gömlek, bir de nerden baksan on yıllık rengi atmış bir ceket var. Tabii bir de masa var, üstünde karnımı doyurduğum, üstünde zihnimi kustuğum, üstünde ağladığım, üstüne dünyamı koyduğum bir masa. Bir de dört duvar..
Gitmekle kalmak arasındayım, gidersem nereye gideceğimi, kalırsam ne yapıp ne edeceğimi bilmiyorum. Küçücük evimde (daha önce bir kez bile çalınmamasına rağmen) kapının çalınmasını bekliyorum. O gelecek, zile basacak, “gitme” diyecek, sarılacak, sonra ağlayacağız ikimiz.. Sonra yatağıma oturacağız, sonra susacağız beş on dakika, sonra yeniden sarılacağız, sonra yine ağlayacağız, sonra ben masama geçeceğim, ben ağlayacağım, o gelecek, saçımı okşayacak, “gitme” diyecek, “kal” diyecek, “seni seviyorum” diyecek, “sensiz ne yaparım” diyecek, saçımı okşayacak, omzuma sarılacak, belli belirsiz öpecek ıslak yanağımdan, sonra susacağım ben, sarılacağım ben de ona kafamı kaldırıp, sonra ikimiz de susacağız, sonra ben de onun ıslak yanaklarını öpeceğim, gitmeyeceğim. Bu eve taşındığımdan beri bir kez bile çalınmadı kapım. Elimdeki gramofon iğnesini nerden buldum bilmiyorum, belki evin eski sakini yaşlı bir bunaktı, bir gramofonu vardı, bir plağı.. hep aynı plağı dinlerdi, bir gün hayata lanet edip fırlattı gramofonu duvara, parçaladı, sonra da canına kıydı. Bilinmez.
Aşk, bir kişinin ikiye bölünmesidir. İki kişilik hayatı tek bir kalbe sığdırmaktır aşk. Aşk iki göze bakıp Kelamullah’tan sonraki en anlamlı kitabı yazmaktır zihinde..ve onu okumaktır. Aşk yalnız kalmaktır, aşk ayrılmaktır, aşk gitmektir, geride kalmaktır. Aşk umutsuzluktur, parçalanmaktır. Aşk gramofonda binlerce kez aynı plağı dinleyip rüyada görülen maşuğun başucunda ölmektir. Aşk bilinmezlerin en bilinmezidir, o kadar gerçektir. Aşk yalınlıktır, yalnızlıktır, hiç çalmayan kapının çalınmasını beklemektir. Bugün benim doğum günüm, gitmekle kalmak arasındayım, bir aşağı bir yukarı, bir sağdayım, bir solda.
Kalbimdeki bu derin yara ne zaman açıldı bilmiyorum, bildiğim şey o açıldıktan sonra her kabuk bağlayışında o kabukları söktüğüm, yeniden kanattığım kalbimi. Acısız yaşamak ne acı. Onu sevdiğim ne kadar gerçek. O ne kadar güzel!.. Peşinden koşmaya değer başka biri yoktur şu dünyada, oysa ben gitmekle kalmak arasındayım, peşinden koşmaksa ne kadar uzak bana.. Koştum da.. Ya çok toydum, ya çok cesur, ya çok umursamaz, ya çok dinç, ya fazla hayalbaz! Koştum peşinden, gözlerini yakaladım gözlerimle, kaçtılar. Ellerine uzandım, tuttum da, çekti hemen. Tenini kokladım, uzaklaştı benden. Ruhuna dokundum, bir küstüm çiçeği gibi kapattı yapraklarını. Ne zaman onu sevdiğimi söyleyecek olsam konuşmaya başladı, susmadı. Bunları da sevdim, ve bunlar beni ona daha çok bağladı. Korktum, kaçacak oldum, bağlarımı kesecek oldum kılıçtan keskin, kıldan ince bir kaçışla, beceremedim. Her vuruşta güçlendi bağ, her vuruşta içimdeki yara biraz daha fazla kanadı, her vuruşta bir parça koptu kalbimden, her vuruşta büyüdü yine de kalbim. O kadar büyüdü ki, istediği kadar özgür kalabilirdi o kalbin içinde, istediği kadar uzağa koşabilirdi. Ama hala o kadar küçüktü ki ondan başka kimselere yer yoktu.
Gitmekle kalmak arasındayım, ne zaman arada kalsam uyurum biraz. Ne zaman uyusam onu görürüm rüyamda. Onu ne zaman rüyamda görsem onu ararım. Ne zaman onu arasam, bulamam! Uyumadım, yoksa gelmezdi. Yoksa çalınmazdı kapım.
Kapım çalınmadı, kaldım gitmekle kalmak arasında. Araftaydım. Ne gitmek cennetti, ne kalmak cehennem.  Gramofonun iğnesi yüreğime battı, penceremde dizili çiçekler yoktu, penceremden gözüken ağaç filan da yoktu. Yine de yeşile boyanır sanmıştım dünyayı, kırmızıya boyandı.

delimisin?

Kendi kendine konuşmayacak kadar deli oldu insan.
Fark edemiyor ki,
Bir tek kişiden ibaret zannediyor kendini.

Bir insanın kendisi vardır, bir de konuştuğu kendisi halbuki.



Cinayet sabıkası kabarmış, her türlü günaha bulanmış kendi kendisiyle konuşmayan akıllı manyakların çağında kendi kendine konuşmanın delilik olduğunu söylüyorlar.
Varsın, söylesinler…

Siz, onların bütün gün kendisiyle konuşmaya çalıştıklarını bilmezsiniz.
Ama konuşamazlar, zira karşısındaki kendisini dinlemeden konuşmaya koyulurlar,
iletişim değil iletim hâlidir onlarınki. 


O deli dedikleri insanlar, içindeki konuşmalara ses veriyor sadece, hem kendisinin hem de başkasının duyabileceği perdeden dürüstçe, kendince…
Garipsenme kaygılarını bırakıp gerçekten insan olmak, bir bütünün içinde hücre olmamaktan başka amaçları yok onların…



                                                      Sen, kendisiyle konuşmayı lanetleyen! 
Bir başkasıyla konuşabildiğine emin misin?
Yoksa konuştuğunu mu zannediyorsun?
En sana ait “başka”yı tanımıyorsun ki…

Öbür başkalarını nasıl tanıyacaksın?
İyisi mi, sen onlara, kendi kendine konuşanlara kulak ver,
olmazsa zihin ver.
..O kanıksanmş delilikten daha sağlıklı bir ruh hâline kavuşacaksın yakında...

24.1.11

24 ocak - 24 sene- bilmemek deil öğrenmemek ayıp

bütün yazdıklarımı siliyorum.
Lan doğum günü ne güzelmiş.. 
aylardır konuşmadığım insanların beni aramasını sağlayan
bir haber olduğum insanlarla halhatır sorgulamasına girmeme yol açan
efenime söliim 

iyi bişiymiş yea
kendimi çağrı merkezi çalışanı sandım bi ara..
tek farkı beyin sıkan insanlar deil
beni seven insanlar aradı sadece
resmen ders çalışamadım tüm gün:)
tamda gaza gelmiştim çalışıcam diye!
doğum günleri bana pek bir anlamsız gelirdi de anlamını daha yeni anladım
24 yaşımda anca bastı kafam buna
neyse bilmemek deil örenmemek ayıp demiş atalarımız.
Yalnızlık güzel şeyler öğretiyor insana..


Bir anda sevgi patlamasına uğraşıyım çoh hoşuma gitti yeminlen
ehe
oho
ihi
uhu

:) iyiki doğdum.
gerisi lagaluga


ama gene de
keşke gene kar yağsa
gene sarı montumu giysem gene sarı tokamı taksam
ve
kardan adam yapmak için heyecanlansam..
fena olmazdı hani..

15.1.11

sen gibi


 ****
**
*
hadi git pencerenden bak...
o yağmurlar yağdırdığın manzaraya,
insanlara bak oradaki,
o güzel gözlerinle...
senin içindeki insanlara...
sen ağladıkça ıslanacak olanlara...
oysa ki bilmez misin insanlar üşürler yağmurlarda?
**
*

rüyalara dal...
yanan mumları göreceksin orada...
bilir misin?
mumlar hiçbir zaman diplerine ışık vermezler her ne kadar etraflarına yaysalar da...
diplerini aydınlatacak mumları ararlar hep...
ve
yandıkça,
tükendikçe
  aydınlatırlar...
**
*

Aç gözlerini...
 bir yol göreceksin...
koşacaksın o yolda deliler gibi...
ve arkana baktığında kovalayan hayaletleri göreceksin...
korkma onlardan güzel gözlü kız, onların toplamısın sen...
ruhunu tutup çekecekler aşağılara hep...
bazıları yetişip yumru olacaklar yüreğinde...
ama bilmez misin altından bir kalbi kıramazlar...
**
*


dal okyanusa, en diplerine...
orada aydınlıktan korkan güzel renkli balıklarla yüz...
kendi sessizliğini, huzuru bulacaksın onlarda...
ürkek ve çekingen ve aynı zamanda iyi niyetli
ruhun dalgalanacak o tertemiz sularda...
o balıklar sana eşlik edecek...
**
*

arkasından çıktığın kapıları açık bırak ve unut onları...
bilir misin?
mutluluklar unuttuğumuz ve çok gerilerde kalan,
yarı açık kalmış köhne kapılardan gelir.
indir o gözlerindeki perdeyi...
ve
at üzerinden hayatın tüm kıyafetlerini...
evet üşüyeceksin belki...
ama
üşümeden anlayamazsın ki sıcaklığın güzelliğini ve güvenini...

**
*
ve
 o an bir tebessüm yerleşecek dudaklarına belirsiz...
çünkü
göreceksin ki kimsenin olmadığını sandığın anlarda
sarıp sarmalayacak biri seni...
ve
o an anlayacaksın,
o an bir olacaksın her şeyle...
ve
kendinle.

**
*


..ve..
o
seni çok seviyor
bileceksin





14.1.11

ses

..bir ormandA..
..bir aĞaç..
.devriLdi.
.ve bunu kimse duymAdı.
ağaç
SeS çıkarmış mı ?
yoksA
SeS çıkarmamış Mı?
...oldu.

kimseler
duymadıklarını, bilemediler de.

7.1.11

Ashes and Snow

Bu anda bana gelirsen,
dakikaların saat olur,
saatlerin gün
ve günlerin bir ömür olur.

Evim yandığından beri
ayı daha net görüyorum.

İçime düşen tüm cennetlere bakıyorum.
Ellerimle tuttuğum cennetler gördüm,
fakat bıraktım.

Tutamadığım sözler gördüm,
azaltamadığım acılar,
iyileştiremediğim yaralar,
dökemediğim gözyaşları,
kederlenemediğim ölümler gördüm,
karşılık veremediğim dualar,
açmadığım kapılar,
kapatmadığım kapılar,
geride bıraktığım sevgililer,
ve yaşamadığım hayaller,
kabul edemediğim,
bana sunulanların hepsini gördüm.

Arzu ettiğim,
fakat asla almadığım mektuplar gördüm.
Olabileceklerin tümünü gördüm,
fakat asla olmayacak...





Tüy ateşe
ateş kana
kan kemiğe
kemik iliğe
ilik küllere
küller kara
Tüy ateşe
ateş kana
kan kemiğe
kemik iliğe
ilik küllere
küller kara...

Balinalar şarkı söylemiyor,
çünkü bir cevapları var.

Şarkı söylüyorlar,
çünkü bir şarkıları var.

Ne önemlidir
sayfada yazılı olan değil
önemli olan,
gönülde ne yazılı olduğudur.

Haydi mektupları yak
ve küllerini kara ser.

Nehrin kenarında,
bahar geldiğinde ve kar eridiğinde
ve nehir yükseldiğinde kıyısına geri dön
ve kapalı gözlerinle
mektuplarımı tekrar oku.

Bırak kelimeler ve imgeler vücudunu
dalgalar gibi yıkasın.

Ellerinle kulaklarını kapa
ve mektupları tekrar oku.

Cennet müziklerini dinle.
sayfa, sonraki sayfa, sonraki sayfa...

Kuşun yolundan uç...

Uç...
Uç...
Uç...

beni buna zorlamayın arkadaş!

çok şükür

Bir kulunu sevdim,
o da beni sevdi..

İyiyiz yani bir sıkıntı yok
.
:)

6.1.11

birileri

birileri ...
biz doğduğumuzda bize karasineğin sevimli bir hayvan olduğunu söyleseydi,
şimdi bir çoğumuz evde karasinek besliyor olurduk.

sence de öyle değil mi?

bir sır vereyim;

bir bir birilerine bakar.. bakar bakar dururum şarkısı tamamen bu düşünce yapısından esinlenilmiş bir şarkıdır

5.1.11

iyiki doğdun

Bir sene daha yaşlandın..
Bir seneni daha aldı elinden hayat..
Ya da sen aldın hayatın elinden onu..
Bensiz bir sene daha geçirme fırsatı verdi sana.
Acıttığım yaralarının üzerine bir sene daha örttü.
İyileştirdi belkide iyice, acımıyorlar artık hiç..

Bir sene daha tükettin hayatın mutluluklarını, acılarını, hüzünlerini, zorluklarını..
Bir sene daha güçlüsün diğerlerine göre..
Tek dileğim mükemmeliyetine kattıklarının hiç tükenmemesi..
Mutluluğunu sonsuzlukta yaşaman..
Değerini bilemeyenlere inat değerini bilenlerin yoluna düşmesi..

iyiki doğdun..
yokluğuna yaktığım mumları senin yerine üflüyorum.
Tam tamına 25 mum...
nefesim yetmiyor..
kuvvetli değil eskisi gibi..

Bıraktığın gibi değilim
Biliyorsun.. izliyorsun beni uzaktan.

Beni bu sene de kimse senin gibi sevmedi..
Geçmiş senelerdeki gibi..
Senden sonra inanabileceğim tek bir insana yasladım sırtımı..
O ise
Beni kanattı,yaraladı, kırdı, attı, fırlattı ve sadece izledi, kahkahalar ata ata izledi.
Çok yandı canım ama bişey yapamadım..
Sana yaptıklarım geldi aklıma..
Seni nasıl acıttığım..

Haketmedin hiçbirini..
Benim haketmediğim gibi..
Şimdi ona her baktığımda, içim boşlukta sallanırcasına ürperiyor..
ama tutunamıyorum..elleri uzak.. elleri soğuk.. elleri dolu.
Yapamıyorum.
Sanırım korkuyorum.

Kimseye sana inandığım gibi inanamıyorum.
Kimse de senin verdiğin sevgiyi vermiyor bana..

Değişen herşeye rağmen..
Bu sene de aynı diğer seneler gibi..
Senin gibi sevmiyor kimse beni ..
Olmuyor. olmuyor istesemde..

Uzaktasın biliyorum..
Çok uzakta ama bunu okuyabilecek kadar yakındasın aynı zamanda..
İyiki doğdun..


yani kısacası;

3.1.11

bekleyiş

Beklediğin bir şey..
Ancak sen onu beklediğini unuttuğun zaman gerçekleşecektir.
Bu hayatın;
Sen bakarken soyunamıyorum, deme şeklidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...